Nedir Yani?

Bu blog, bir kader ortaklığıdır. Bu blogun bir ayağı Londra'daysa, diğer ayağı İzmir'dedir. Bu blogun yüreğinin bir yanı İstanbul'da atıyorsa, yüreğinin diğer yanı Kiel'de atıyordur. Bu blog Kibariye'yi benimsediği kadar, Oxford'da da okumuştur. Bu blog "Gamzedeyim Deva Bulamam" şarkısını söylediği kadar, Karşıyaka için Mehter'i de söylemiştir.

Bu bloga adam olmaz da dediler, bu blogu disipline de verdiler ama bu blogu başkan da seçtiler. Bu blogu Hamburg'ta bara almadılar, bu bloga kızlar yüz vermediler, bu bloga İstanbul'da iş vermediler. Bu yüzden bu blog, biraz Çiçek Abbas'tır, biraz Yedi Bela Hüsnü'dür, biraz Şaban Erkök'tür ama en çok Türk Sanat Müziği aşkı ile Şakayla Karışık Sadri Alışık'tır.

Bu blog göçtür, gurbettir, sıladır, spordur, aşktır ve elbet yaşamdır.

16.12.2010

Hıncal Uluç Tarzı Yazılar Serisi #1

Son yazımda "Trafik" etiketi koyunca kendimi bir an Hıncal Uluç gibi hissettim. Biliyorsunuz kendisi her alanda olduğu gibi özellikle İstanbul'daki olmak üzere trafik konusunda epey yazar. Ben onun gibi direk plaka vermedim ya da birini göreve çağırmadım ama geçmişte bu tarzda yazdığım yazılar aklıma geldi. Hangi tarz mı? Hıncal Uluç tarzı tabii ki :) Msn Space'ime gittim ve geçmişte yazmış olduğum Hıncal Uluç emitasyonu yazılara göz gezdirdim ve sizlerle burda o yazıları paylaşmaya karar verdim. İşte ilk yazım. Direk hedef göstermişim plaka vermişim, o zamanlar arkadaşımın arabasıydı ama arabası değişti plakası ne oldu bilmiyorum, o yüzden kapatarak yazıyorum. Buyrun...

35 HK xxx!!!!!!

Güneşli bir günde Ege Üniversitesi'nin ücretsiz 525 nolu hatlı otobüsleriyle kampüs içinde bir yere gidiyordum işim dolayısıyla ama gördüklerim karşısında dondum kaldım. Odak Kafe var gençlerin uğradığı, ders aralarında kimisi, kimisi ise dersi de olsa orada. Yanında da basketbol potaları. Senin benim vergilerimle yapılmış, gençlerin bu yaşta tehlikeli belalı alışkanlıklar kazanmaması için üniversite ve devlet tarafından spora yönelmeleri için oraya dikilmiş potalar. Ama gel gör ki bir araba oraya, tam da potaların altına, yüksek post dediğimiz yere yakın park etmiş. Ne için?Belki 2 adım daha az yürümek, belki Odak Kafe'deki ders zamanı bulunan arkadaşlarına hava atmak belki de sırf kendi orada oynayıp eğlenemiyor diye oynayanlara gıcıklık için. Ama benim, eğlencesi belki de tek sosyal aktivitesi o potada basketbol oynamak olan Anadolu'dan okumaya gelmiş saf delikanlı gençlerim ne yapıyor? Ne bir lastik indirme ne bir kapıya çizik ne de inadına orda oynayıp topu cama atıp patlatmıyor. Ne de olsa sporcunun ahlâklası sevilir. Bu şehrin trafik amiri nerde, 50. yılını geçen sene geride bırakmış Ege Üniversitesi'nin rektörü sevgili arkadaşım Ülkü Bayındır nerde???
Ülkü'yle dostluğumuz eskiye dayanır hatta ilginçtir yine bir basketbol potası, yer bizim Mülkiye'nin bahçesi. O zamanlar en gözde spor basketbol Mülkiye'de. Öğlen tatili oldu mu gençler bahçeye çıkar, kızlar sahanın kenarındaki tellerin ardında upuzun oğlanların sayılarını çılgınca alkışlıyorlardı. Biz de Ülkü'yle kızların alkışlarından da etkilenerek daha da hırslandık. Tam 3'lüğü atacağım zaman Ülkü öyle bir zıpladı ki bana bloğu koyduktan sonra tellere yapıştı. İşte güzel dostluğumuz o günlerde yine bu güzel spor sayesinde başladı. Şimdi de nice dostluk başlatacaktır. Ama bu hak gaspedenlerin de önüne geçilmesi gerekir. Yoksa nice genç başka yollara sapıp memleketin başına asalak olarak biter. Sorumlu herkes, derhal göreve!!!


Hiç yorum yok: