Nedir Yani?

Bu blog, bir kader ortaklığıdır. Bu blogun bir ayağı Londra'daysa, diğer ayağı İzmir'dedir. Bu blogun yüreğinin bir yanı İstanbul'da atıyorsa, yüreğinin diğer yanı Kiel'de atıyordur. Bu blog Kibariye'yi benimsediği kadar, Oxford'da da okumuştur. Bu blog "Gamzedeyim Deva Bulamam" şarkısını söylediği kadar, Karşıyaka için Mehter'i de söylemiştir.

Bu bloga adam olmaz da dediler, bu blogu disipline de verdiler ama bu blogu başkan da seçtiler. Bu blogu Hamburg'ta bara almadılar, bu bloga kızlar yüz vermediler, bu bloga İstanbul'da iş vermediler. Bu yüzden bu blog, biraz Çiçek Abbas'tır, biraz Yedi Bela Hüsnü'dür, biraz Şaban Erkök'tür ama en çok Türk Sanat Müziği aşkı ile Şakayla Karışık Sadri Alışık'tır.

Bu blog göçtür, gurbettir, sıladır, spordur, aşktır ve elbet yaşamdır.

18.01.2011

Hıncal Uluç Tarzı Yazılar Serisi #3


Sevgi'de Öğlen!!

Saat 11 civarı, geçen gün. Karnımda acıkmıştı, kahvaltı yapalı 3 saatti halbuki. İmdadıma Halil yetişti. "İtiraz istemem, gidiyoruz" dedi. "Nereye yahu?" diye soramadan bindik arabasına. Bayraklı'ya sapınca tahmin ettim gideceğimiz yeri, Sevgi Lokantası... Yıllardır İzmir'in en elit insanları öğlen tatillerinde iş yerlerinden çıkar Sevgi'ye giderler. Bornova Meydan'da vardı, öğlenleri tıklım tıklım yer bulamazsınız. Şimdi, Bayraklı'da.


Girer girmez güler yüzlü insanlar karşıladı bizi. Sanki lokanta -lokanta böyle bir yer için aslında az kalır- değil de evinizde anneniz karşılayıp sofraya çağırır gibi. Binbir çeşit var. Dana-tavuk rostodan patlıcanlı kebaba köfteli patatesten ıspanağa. Tok gelsen yine iki tabak yersin o derece. Biz zaten iki aç insan "ondan, şundan, bundan da bundan da" diye diye neredeyse o günkü bütün çeşitlerden aldık. Halil her zamanki gibi: "Şu olsun ama suyundan koymayın", "Bu olsun ama yağda kızarmasın", diyorum "Burası Sevgi, olmaz öyle şey yağı en kalitelisinden suyu en ayarlısındandır", itiraz ediyor "Biliyorum Sevgi'yi bana anlatma, ben hiçbir şekilde yiyemiyorum böyle". Ben de saygı duyuyorum. Elbette tatlı aldık yanına. Bir Halil geleneği. Özsüt'ün en yakın şubesi 5 km, burda idare edelim diyoruz ve kazandibisini yiyoruz. Ben açıkçası yanmış şekeri sevmem, kaşıkla sıyırıyorum. Halil napıyorsun der gibi bakıyor. O birinciyi bitirmiş ikinciyi alsın mı onu düşünüyor. Yine güleryüz kendini gösteriyor ve ben kazandibimi afiyetle götürürken Halil'e bir bardak çay geliyor, şirketten. Böyle jestler önemli. Nasıl olsa onları etkilemez, yaparsa memnuniyet kazanır. Genelde ikram etseler de bunu yapmayan yerler oluyor. Dahası "Çay alır mıydınız?" diye sorduktan sonra hesaba getirdiği çayı ekleyenler.


En sonunda saat 12:40 gibi ayrılıyoruz Sevgi'den. Ne de olsa daha bir sürü işadamı, avukat, yönetici gelecek. Tok karın, gülen suratlarla ayrıldık Sevgi'den bir dahaki öğle yemeğine kadar. Bakalım bir dahakine hangi çeşitleri çıkaracaklar??? Mutlaka gidin, telefonu 0232 348....



10.01.2011

Neurosport Karşıyaka'dır!!


Son zamanlarda Karşıyakamız'da iyi gelişmelere rastlamak zor. Araştırıyorum hep dopingler, vasıfsız transferler vs. Ama iyi gelişmeler de yok değil. Neurosport... Kutsal Topraklardan 600km uzakta.. İlk 11'inde Karşıyaka'nın ilk 11'inden daha fazla Karşıyaka'lıya sahip bir takım.. Şimdi önlerinde büyük engel var. Rakip Ayazma.. Güçlü rakiplerini alt etmek ve kötü gidişe dur demek için kampa girdiler. Şimdi sıra bizde.. Karşıyaka'lılar desteğinizi esirgemeyin.. O çocuklar bizim çocuklarımız...

Onur Erdem:"Aslında adaşımdan daha yetenekliyim..."
Karşıyaka'nın alt yapısından yetişen milli kaleci Onur Recep Kıvrak'ın ağabeyi sayılan Onur Erdem, menajeri aracılığı ile bizlere yaptığı basın açıklamasında "Onur ile aynı mahallede büyüdük. Ben hep onu güçlü takımın kalecisi yapardım. Çelimsizdi aslında. Ama sonra öğrettiklerimle büyüdü ve geldiği yer ortada. Ben de 2. baharımı Neurosport ile yaşıyorum. Şimdi sıra Ayazma'da.. Tek cümle.. 2 avans 5'te biter.. " dedi.
Takımdaki 35½ ruhunu tüm bireylerin hissettiğini söyleyen Onur, "Kariyerim'de Karşıyaka ile Süperlig'te oynamak var. Ama önce Ayazma maçı.." diye cümlelerini bitirdi.

İsmail Şenol:"Emlak Bankası Ortaokulu zamanlarımdaki gibiyim.. "
Takımın Karşıyakalı bir diğer genç yeteneği İsmail Şenol kendisinin kesinlikle Türker ile kıyaslanmaması gerektiğini, 'Karşıyaka'dan forvet yetişmez, yetişenler Türker gibi oluyor..' diyenleri yanıltmanın en büyük arzusu olduğunu belirtti. Şu ana kadar takımın en çok gol atan oyuncusu olduğunu sözlerine ekleyen İsmail, "Benim için takımın şampiyonluğu önemli, ama gol krallığının da önemli bir prestij olduğunun farkındayım. Çok formdayım, Emlak Bankası Ortaokulunda da en çok korkulan forvet bendim. Şimdi de Ayazma korksun.." diyerek sözlerine noktayı koydu.

Merakla beklenen Ayazma - Neurosport maçı yarın saa 23.30'da naklen ESPN'de..

3.01.2011

Bir Gelenektir yaa Yılbaşları


Bir gelenektir yaa yılbaşları. Noel gibi kutlarız, merry christmas deriz hatta. Atlarız arabamıza otobandan basar gideriz Çeşme'mize. Sol şeritler bizimdir hep, önümüzdeki Paliolara, Accentlere selektörün kralını yaparız, 120'yle gitmesinler na hadlerine. Ilıca, Alaçatı bizimdir hep. Evlerimizde demlenir, şişelerimizi açarız. Ellerimizde telefonlar, fotoğraf makinaları, arada yudum yudum rakılar vodkalar. Sokaklarımıza çıkarız yazın parmak arası terlikle gezdiğimiz. Her yer izdiham halindedir, yine gelmiş dışardan yabancılar... Bu sefer elimizde şarap kadehleri, çalkalar yuvarlar içeriz. puromuz, Djarum Blacklerimizle mis gibi kokuturuz etrafı. Salsa, bachata yapar ısınırız parke taşların üstünde. Türkiye'nin geri kalanıyla bi izdihamımız aynıdır bi de geri sayımımız. Avrupa'da yaşadıklarımız gibi olmuyor maalesef, illa arkadaki bizi ittirir biz öndekini... Önce biz girsek yeni yıla daha iyi olur ama neyse sonuçta en batıdaki yerdeyiz. Sabahlara kadar eğlenceye devam ederiz sokakta, evde... Ertesi gün kalkar eşofmanlarımızı, botlarımızı giyer kahvaltıya kaçarız. herkes ordadır zaten, kalite kokar mekanlar. Kahvaltısı kesmeyenler Şevki'de alır soluğu. Ardından kahvemizi içeriz Marina'da. Keseriz birbirimizi, biliriz birbirimizi, hepimiz her zaman ordayız sonuçta... Rahat insanlarız biz, İzmir'de bekleyen işimiz olmamasına rağmen akşama doğru dönüş yoluna çıkarız, işimiz olsa da farketmez bekletiriz biz. Ama otobanımızda basarız her türlü, herhalde yani yoksa niye aldık 2000-3000 motor otomobilleri? Eve gelir fotoğraflarımıza bakarız yataklarımızda o tatlı yorgunluğu üstümüzden atarken. İnternet işlerimizi hallederiz, günlük, klasik... Ya hemen program yapar atarız kendimizi sokağa ya da dün gece çok içmiş çok dansetmişizdir dinlenmeye koyarız kendimizi. Sonuçta bir yılbaşı daha geride kalmıştır, nası girdiysek yeni seneye bellidir bütün sene yine orda olacağızdır. Bir gelenektir yaa bizim için yılbaşları, hayatımızın vazgeçilmezlerindendir.